
Son yıllarda, tüm dünyayı çevreleyen “yeşil dönüşüm” artık Türkiye için soyut bir kavram değil ve somut bir ekonomik ihtiyaç haline geldi. “Sınırda Avrupa Karbon Düzenleme Mekanizması” (CBAM) 2026’dan itibaren yürürlüğe girecek ve Türk ekonomisinin önemli bir parçası olan ihracat sektörleri için büyük bir fırsat yaratacak. Bu sürece atılacak her adım, çevremizi, işimizi, endüstrisini ve çocuklarımızın ekonomik geleceğini doğrudan etkileyecektir. Her şeyden önce, yenilenebilir enerji alanına yapılan yatırımlar Türkiye’nin yeşil dönüşüm çabalarına dikkat çekiyor.
Enerji Piyasası Düzenleme Otoritesi (EMRA) tarafından bildirildiği gibi, yenilenebilir enerji kuruldu ülkemizin gücü 2023’te yaklaşık 59 bin MW’a ulaştı. Bu, bir önceki yıla göre % 7’lik bir artış anlamına geliyor.
Bu rakamın 11 bin 500 MW’sı rüzgar santrallerinden ve 12 bin MW’dan geliyor. Bu yatırımlar sadece Türkiye’nin çevrenin daha saygılı kaynaklarından enerji üretme yeteneğini geliştirmekle kalmaz, aynı zamanda bu alanda yeni ticari fırsatlar yaratır. Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (Irena) tarafından yayınlanan bir rapora göre, 2025 yılının sonuna kadar Türkiye’deki yenilenebilir enerji sektöründe çalışan kişi sayısı 200.000’i aşacak. Bu sadece çevresel bir başarıyı değil, aynı zamanda ekonomik bir uyanış gösteriyor.
AB’den Karbon Vergisi
Bu umut verici duruma rağmen, Avrupa Birliği oyunun kurallarını Uluslararası Arena’nın en büyük ticari ortağı olarak Sınır Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM) ile yeniden düzenlemeye çalışıyor. Sınırdaki karbon regülasyon mekanizması (CBAM) tamamen uygulanırsa, beton, alüminyum, demir ve çelik gibi sektörlerimiz yılda 1,5 milyar dolardan fazla ek maliyetle karşılaşabilir.
Bu masrafın önemini anlamak için, 2023’teki Demirçelik sektörümüzün AB’ye 5 milyar dolarlık ihracatın neredeyse üçte biri olduğuna dikkat edilmelidir. İhracat şirketlerimizin rekabet gücü bu masraftan doğrudan etkilenecektir. Türkiye, AB’ye benzer bir ulusal karbon fiyat mekanizması oluşturarak bu riski ortadan kaldırabilir. Aksi takdirde, “kirli ödemeler” ilkesini dikkate almayan şirketler Avrupa Birliği pazarında dezavantajlı olacaktır.
Sorumluluk ve Fırsatlar
Türkiye’nin yeşil dönüşümünün eşiğindeyiz. Ya da bu fırtınada kalacağız yoksa cesur dümeni alıp yeni bir yol alacağız. Türkiye’nin yeşil ekonominin lideri olma potansiyeline sahip olduğunu gösterdiğimiz veriler. Bu liderliği yatırımlar ve düzenleyici politikalarla yaratabiliriz.
Şeffaf yeşil finansman standartları, iç üretim için stratejik anlaşmalar ve ulusal karbon fiyat mekanizması Türkiye’nin Türkiye’nin ekonomik rekabet gücünü korumasına ve aynı zamanda daha adil ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etmesine izin verecektir. Yarının ekonomik başarısı ve sosyal refahı, bugün atılacak belirli adımlarla belirlenecek.
Prof. Dr. Meltem Ince Invincible